BlogRöportaj

Cihan Yıldırım: Doğru zamanda doğru insanların yanındaydım

Bu sayımızda, kariyeri boyunca birçok özel habere imza atmış, ulusal çapta ödüllü bir gazeteci olan Cihan Yıldırım ile Eskişehir’in görsel hafızasına katkı sunmayı hedefleyen dördüncü kitabı “On”, pandemi sürecinde gazetecilik, yemek ve yazı yazmaya olan sempatisi, “Günün sonunda gazetecilik dışında pek bir iş yapabileceğimi sanmıyorum” diyerek mesleğine olan aşkını özetlediği gazetecilik mesleği ve çok daha fazlasını konuştuğumuz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Cihan bey, özellikle ben, sizinle çalışma şansına sahip olmuş biri olarak sizi tanıyorum lakin yine de tanımayanlar için klasik sorumuz ile başlayalım. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Elbette, aslen Yozgatlıyız. Ailem 1958’den bu yana Eskişehir’de. Polis olan babamın görev yeri olan Adana’da 1978’de dünyaya geldim. Niğde’de iki yıl Radyo TV okudum, 18 ay Şırnak’ta askerlik yaptım. Bunun dışında tüm hayatım Eskişehir’de geçti. 2003’ten beri de çok sevdiğim mesleğimi yapıyorum. Mesleğe 23 Haziran 2003’te Anadolu Ajansı’nda muhabir olarak başladım. Ardından dörder yıl 2 Eylül (2011-2015) ve Anadolu (2015-2019) gazetelerinde Yazı İşleri Müdürlüğü yaptım. 1 Şubat 2019’dan itibaren de Sedef Medya (eskisehir.net) Ailesi’ne katıldım. Burada da web sitesi, aylık dergisi, günlük dijital gazetesi ve yayınları olan Sedef Medya’da Medya Grup Başkanlığı görevini yürütüyorum.

Hayat bu aralar nasıl gidiyor? Haberler sizde… 
Yoğun ve karmaşık… Hayat giderek hızlanıyor, tüketim de hızlanıyor. Siyasal iklim, pandemi ve ekonomik zorlukları bir kenara bırakıyorum. Mesleğimizin neredeyse her an değiştiği, dönüştüğü bir süreçten geçiyoruz. Doğrusu bu aralar bu yeni duruma ayak uydurmaya çalışıyoruz. Tokyo’dan New York’a kimsenin elinde formül yok. Gazeteciler, yayıncılar mesleği hangi platformda, ne şartlarda sürdürecek? Bu sorunun cevabı aranıyor. Biz de Eskişehir’de kendi çapımızda cevaplar bulmaya çalışıyor, gazetecilikteki yoğunluğun yanı sıra bu bilmeceyi de çözmeye çalışıyoruz.

Gazetecilik haricinde ayrıca yazar kimliğinizde bulunmakta. Hatta dördüncü ve son kitabınız “On” yeni çıktı. Biraz da bundan konuşalım istiyorum…
Yazarlık işi çok başka boyutta ilerliyor. 2016’da ilk kitabım çıktı. Bir Habersin… Çok sevdiğim Osman Köroğlu ağabeyimin ısrarlarıyla… 24 adet mesleki anıdan oluşuyor. Sonra işler raydan çıktı! Pek haddim olmayan işlere kalkıştım. Spor, Eskişehirspor… Kıymetli Osman Cemoğlu ile birlikte “Efsane Nasıl Doğdu?” isimli çalışmayı yaptık. ESES’in kuruluş yıllarını anlattık. Üçüncü kitapta anıları topladım. Atatürk Stadı yıkılıyordu. “Anılar Yıkılmaz” dedik! Son çalışmam “On” ise Eskişehir’in görsel hafızasına küçük de olsa katkı sunmayı hedefliyor. 2004-2014 sahada olduğum yıllar. 10 yıl boyunca çektiğim 104 kareden oluşan bir Eskişehir albümü sayılır. Fotoğraf çekmeyle aram iyi değildir bu arada. Zaten hepsi haber fotoğrafı… Yeni yıl için de bir Eskişehir Ajandası hazırlıyorum.

Pandemi sürecinde hiç şüphesiz basın sektörü de derinden etkilendi. Siz yıllarını bu işe vermiş biri son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyasi iklim, internet ve sosyal medyayla birlikte “Ana akım” medyanın el değiştirmesini bekliyorduk. Haber aldığımız mecra mutlaka değişecekti. Gezi’den sonra değişim başlamıştı. Gezi Olayları’nı bu manada mihenk taşı olarak görüyorum. Gezi’den sonra gazeteler, TV’ler büyük oranda “Haber alınan yerler” olmaktan çıktı. Önce internet hemen ardından sosyal medya “Haber veren” mecralar oldu. İstisnalar var elbette. Pandeminin bu süreci hızlandırdığını düşünüyorum. Sadece düşünmüyorum aynı zamanda görüyorum. Mart’tan sonraki kısıtlama günlerinde bütün istatistiklerimiz inanılmaz bir şekilde yükseldi. Ulaştığımız kitleyi her geçen gün artırıyoruz. Sadece Facebook üzerinden geçen ay iki milyon kişiye ulaştık. Instagram, Twitter, Youtube ve Whatsapp’ı da sayarsak toplamda üç milyona yaklaşıyoruz. Elbette bu duruma çok sevinemiyoruz! Arkadaşlarımızın pek çoğu hala gazete ve TV’lerde istihdam ediliyor ve gelecek kaygıları her geçen gün artıyor. Maalesef bazılarını kaybetmeye başladık. Sektör dışına çıkmak zorunda kalanlar var.

Kendinizi mesleki manada nerede görüyorsunuz? Bu noktaya geleceğinizi tahmin eder mi idiniz?
Usta-çırak meselesi sanırım pek çok meslekte önemlidir fakat gazetecilikte biraz daha önemli. Bu manada kendimi çok şanslı hissediyorum. Doğru zamanda doğru insanların yanındaydım. Burada Nabi Hoca’nın “Zamanlama kadar zeminleme de önemli” sözünü hatırlamam lazım. Mesleğe başladığım yıllarda ‘Zemin’ çok müsaitti. Kimsenin konuşmaktan çekinmediği yıllardı… Sadece muhalifler bağlamında söylemiyorum. Hatta daha çok iktidar temsilcileri ve bürokratların suskunluğunun düşünülmesini isterim. Şu an muhabir bir arkadaşımın Müftülükten “Üç Aylar Mesajı” alması üç ay sürer! Biz üç dakikada alırdık. Geldiğim noktayı bilmiyorum ama işimi severek yapıyorum. Bu nedenle başarısız olma ihtimalim yok!

Mektepli ya da alaylı olmanın bu işte bir fark yarattığını düşünüyor musunuz?
Nereden mezun olduğunuz ya da kimin yanında bu işi öğrendiğiniz elbette önemlidir. “Şurayı bitiren iyi gazetecidir” ya da “Bu gazetecinin yanında yetişen iyi gazeteci olur”. Böyle bir şeye inanmıyorum. Müthiş imkanları olan bir okuldan bomboş mezun olabilirsiniz. Öte yandan tersi de mümkün. Gazeteciliği bir ustadan öğrenmeniz de aynı şekilde… Yani daha çok kişinin kendisiyle ilgili…

Umarım yanlış hatırlamıyorumdur lakin 17 yıldır gazetecilik yapmaktasınız. Bu süreçte “Asla unutamam” dediğiniz bir anınız oldu mu hiç?
Doğru, 17 yıl… Gazeteci hiçbir şeyi unutmamak üzere yola çıkmış biri. Sorudaki “Asla unutamam” cümlesini “Asla unutmam” olarak değiştirmek istiyorum. O yüzden binlerce anı var… Eski valilerden Kadir Çalışıcı’nın Ankara yolunu ulaşıma açması, Eskişehirspor’un 3-0 geriye düştüğü maçı 4-3 kazanması, Türk Dünyası Kültür Başkenti açılış gecesi, Devrim’e bindiğim gün, Kemal Unakıtan ile ilçe gezilerimiz, 2004 yerel seçim gecesi, AA’dan Emrah Yaşar’ın hızlandırılmış tren kazasında kimliğini kaybetmesi ve bir iki saatliğine “Ölmesi”, Halil Ünal’ın diyalogları, eski emniyet müdürlerimizden Savaş Yücel ile kavgalarımızı… Binlerce anı olduğunu söylemiştim.

Kariyeri boyunca birçok özel habere imza atmış, ulusal çapta ödüllü bir gazetecisiniz. “Gazetecilik oynayanlar”ın yanında bu mütevazılık ile adeta fark yaratıyorsunuz. Neler söylemek istersiniz?
Güzel düşüncelerin için teşekkür ederim Elçin. Gazeteci kimdir? Kim iyi gazetecidir, hangi gazete başarılıdır? Kıyamete kadar tartışsak bir sonuca varamayız. O yüzden bir şey söylemek istemem.

Gazetecilikte de iş yükü her geçen gün artıyor

Gazeteci olmasaydınız, hangi mesleği seçerdiniz?
Yazıyla ilgili bir iş olurdu sanırım. Yazmayı seviyorum. Şiir değil ama… Öyle bir yeteneğim yok. Savcı olmayı da çok istedim. Avukatlık da yapabilirim gibime geliyor. Sanırım oralarda da mutlu olabilirdim. Meslek olarak belki yapamam ama kimya ve psikoloji okumak isterdim. Günün sonunda gazetecilik dışında pek bir iş yapabileceğimi sanmıyorum.

Maşallah diyelim dünya tatlısı bir oğlunuz olduğunu biliyorum. Kendinize ve sevdiklerinize yeterince zaman ayırdığınızı düşünüyor musunuz?
Çok net cevap vereceğim; hayır! Diğer mesleklerde olduğu gibi gazetecilikte de iş yükü her geçen gün artıyor. 90’lı yıllarda bir gazetecinin mesaisi akşam 7-8 gibi biterdi. Çok önemli bir şey çıkmazsa gazete basılırdı. Gazeteci evine gidebilirdi ve evde sadece arada bir çalan sabit telefon var. İnternet yok, e-posta yok, sosyal medya yok. En önemlisi Whatsapp yok! Şaka bir yana mesaimiz bitmiyor. Haber trafiği durmuyor. Aksine her geçen gün hızlanıyor. Bazı günler geceleri daha çok mesai yapıyoruz. Hele o Whatsapp yok mu? Gece 1’ler, 2’ler… Bize ‘Uyudun mu’ diye mesaj gelmiyor! Doğrudan konuya giriyorlar. “Onu yazdın, böyle Tweet attın”… Bu ortamda elbette kimseye vakit kalmıyor. Ama tüm bunlara rağmen elimden geleni yapıyorum.

Oğlunuzun da ileride sizin gibi başarılı bir gazeteci olmasını ister misiniz?
“Başarılı” olayını açıkladığım için tekrar girmiyorum. Gazetecilik, güzel meslek. Çok seviyorum ama oğlum da olsa kimseye yap ya da yapma diyemem. İster miyim? Evet isterim. Güzel insanlar tanıyabilir, kötü insanlarla kavga edebilir, iyiliği yayabilir, haksızlığı durdurabilir… Güzel yerler görebilir. Ben mesleğim sayesinde dört ülke gördüm. Güzel meslek, yapmasını isterim.

Boş zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Hobileriniz ya da spesifik zevkleriniz var mıdır?
Boş zamanım pek yok. Gazeteci dün, bugün ve yarın arasında hızlıca yaşayan kimsedir. Hep bir koşuşturmaca. Bu aralar fırsat buldukça Eskişehir tarihi ile ilgili çalışmalar okuyorum. Hobim maalesef yok. Yürümek hobi sayılır mı? Çok yürürüm… Elimden bir iş gelmez. Garajda bir şeyler yapan insanlara hep imrendim. Mesela bizim Yozgatlı Sinan Keskin, garajda çocuğuna akülü araba yaptı. Yozgat’ın gurur kaynağı…

Eskişehir’in malum havası sert, insanı mert lakin size deniz memleketinde yaşamak mı, Eskişehir mi desem siz ne cevap verirdiniz?
Sadece deniz memleketi değil tüm kıyaslamalarda cevabım Eskişehir olur. Eskişehir’i tanıdıkça, öğrendikçe, anladıkça daha çok seviyorum. Göçlerle harikulade bir ortamın oluştuğu Eskişehir’i çok seviyorum. Eskişehir bana çok şey öğretti, çok şey verdi…

Diğer insanların hakkınızda ne düşündüğü sizi ne derece etkiler?
Bir iki kişi dışında insanların ne düşündüğü beni etkilemez. Eleştiri kabul ederim, eleştiriyi severim. “Sadece ben eleştireceğim”, öyle bir şey yok. Bu konuda çok sabırlıyım ama etkilenmeye gelince bir iki kişi dışında etkilenmem…

TV ya da dijital platformlarda (La Casa De Papel hayranı olduğunuzu biliyorum) takip ettiğiniz bir dizi var mı? 
Mesleğim gereği dizi takip etmekte zorlanıyorum. La Casa De Papel’i büyük fedakârlıklarla bitirdim. İlk iki sezon fena değildi. Bazen bir bölüm ya da 20 dakika da olsa herhangi bir diziyi açıp izlerim. Yaz dizileri dahil… Şu an takip ettiğim bir dizi yok. Ara sıra “Cosmos” belgesini izlerim.

Çok iyi yemek yerim. Çok güzel yerim. Yalnız; fena yemek yerim

Mutfakla aranız nasıl? “En iyi şunu yaparım” dediğiniz bir şey var mı?
Çok iyi yemek yerim. Çok güzel yerim. Yalnız; fena yemek yerim. Mutfakla aram bu yönden iyi. Yapmam gerekirse makarna ve menemen yaparım. Başka da bir şey yapamam.

En sevdiğiniz yemek nedir?
Lava’da pişirilmiş kuru fasulye, şaka şaka… Henüz yemedim ama kulağa hoş geliyor. Yemek ayırt etmem, önüme ne konursa yerim. Yanında taze ekmek olduğu sürece hepsinden de keyif alırım.

Huzur sizce nedir?
Görevini layıkıyla yapmak…

Totem yapar mısınız? Uğurlu olduğuna inandığınız bir obje vb var mı?
Yok, öyle şeylerle hiç ilgim olmadı. Bazı eşyaları saklarım o kadar. Gazeteci Mustafa Yıldırım’ın yaptığı Devrim otomobili, AÜ Eğitim Fakültesi’nden Hıdır Hoca’nın yaptığı üç boyutlu Pisa Kulesi masamda durur.

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Hırslı, inatçı, saygılı, hoşgörülü…

Hayvanlar ile aranız nasıl? Bir evcil hayvana sahip misiniz?
Hayvanlarla aram Soner Yüksel’i tanıdıktan sonra başka boyuta geçti. Sokak hayvanlarını besleme üzerine bir ilişkim var şu an sadece. Terasımızdaki kuşları aç bırakmamaya özen gösteriyoruz. Evcil hayvanım yok.

Yeni bir şeyler almayı sevmem. İyice eskiyince eşim giysileri saklar

En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz üç özelliğinizi söyler misiniz?
Hırslı olmamı hem seviyorum hem sevmiyorum. Sevmediğim özelliğim kafama koyduğum bir şeyi kısa süre içinde yapmaya çalışmak. Çok kısa sürede ama.

Moda ile aranız nasıl? Modayı takip eder misiniz?
Gelelim en zor kısma… Üç beş yıl önce gömlek, ceket, kravat ne varsa hepsini verdim. Koyu renkli yedi sekiz tişört aldım. Üç de siyah pantolonum var. Yayınlar için bir iki beyaz gömlek ve ceketim var. Moda ile aram bu kadar. Yeni bir şeyler almayı sevmem. İyice eskiyince eşim giysileri saklar. Bende aynısının yenisini almak zorunda kalırım.

Kendinizle barışık mısınızdır?
Kesinlikle…

Evde tadilat-tamirat gibi işler gelir mi elinizden? Direkt tamirci mi aranır yoksa?
Patlayan ampul bile sorun olur. Elimden böyle işler gelmez. Hemen tamirci aranır.

Son olarak neler söylemek istersiniz?
İşinizi robot gibi yapıyorsanız, robotlar sizi işsiz bırakabilir. Ayrıca bu keyifli röportaj için Motto Magazin’e ve sana teşekkür ediyorum.

 

Röportaj: Elçin ULUSOY

 

 

 

Related posts
BlogLifestyleRöportaj

Adım Adım ilkbahar

Bu ay sayfamızın konuğu genç ve kariyerinde oldukça başarılı adımlar atan Psikolog/Yazar…
Read more
LifestyleRöportaj

Müzik işim değil aşkımdır...

‘Turizm Otelcilik Bölümünü bitirdim. Müzik kariyerimde üniversitede başladı. Ben aslında…
Read more
LifestyleRöportaj

Sanatçı zamansız ve yaşsızdır

‘Bu Ne Dünya’ ve ‘Yalan’ şarkılarıyla tanınan ve 45 yıldır müzik hayatındaki yerini…
Read more
E-Bülten
Güncel magazin haberlerinden ilk sizin haberiniz olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.