Röportaj

Hepimizin Pozitif Şeyler Görmeye İhtiyacı Var

RABİA ÖZTÜRK RÖPORTAJI

Röportaj: Yağmur Akın

Bu ay dergimizde konuk ettiğimiz bir diğer isim Eskişehir’in hayvan sever yüzü Rabia Öztürk. Kendisi ilk sahiplendirme aplikasyonu Patievi’nin kurucusu, sayısız sosyal sorumluluk projesi üreticisi ve yaptığı işler ile de adından söz ettiren genç ve başarılı bir kadın. Röportajımız içerisinde kurumsal iş yaşamından günümüzde ağırlık verdiği sosyal sorumluluk projelerine olan yolculuğuna, kendisini bu projelere iten mental dinamiklerin ne olduğuna, yapımında yer aldığı projelere ve hayvan dostlarımızın hayatına dokunduğu projeler ile çok daha fazlasına dair detaylarını bulacağınız keyifli röportajımız sizlerle…

Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Rabia Öztürk kimdir?

Rabia Öztürk şu anda, öncelikle Türkiye’nin en büyük mama üreticisi Lider PET Food’un marka yüzü ve içerik üreticisi, Türkiye’nin ilk sahiplendirme aplikasyonu Patievi’nin kurucusu, sosyal sorumluluk projeleri üreticisi ve organizasyon yöneticisi yani sosyal sorumluluk projesi yapmak isteyen veya kişisel olarak yardım yapmak isteyen kişiler ile yardım yapılacak yerleri buluşturan, yönlendiren bir hayvan sever diyebiliriz. Buna ek olarak kendim de bireysel olarak besleme yapıyorum ve mama dağıtıyorum. Son olarak bu sıralar sokak hayvanları için beslenme üniteleri çalışmam ile ilgileniyorum.

Peki, bu yolculuğa başlamaya nasıl karar verdiniz?

Bu yolculuğa çocukluğumda çıkmıştım. Hayvanlar hayatımda hep vardı. Daha 17 yaşımda hafta sonları çay bahçesinde çalışıp aldığım harçlık ile baktığım 17 köpeğim vardı. Bugüne nasıl geldiğimi konuşacak olursak, yaptığım seçimler hep aynı doğrultuda olduğu için zamanla insanların da beni tanıması ile kendiliğinden bu hale geldi.

“Daha fazlası için yöneticilik kariyerimi bıraktım”

Projelerde yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Tüm hayvan severlerin yaşadığı en büyük zorluk; hayvan sevmeyen, içinde sevgi barındırmayan, bu hayatı hayvanlarla paylaşmak istemeyen insanlarla yaşanan mücadeleler.

Özel bir şirkette yöneticilik yaparken her şeyi geride bırakıp yeni bir başlangıç yapma kararını size verdiren neydi?

Çok mutsuzdum. Otuz yaşında sağlıklı, büyük bir sorunu olmayan birine oranla çok stresli ve mutsuzdum. Zaten o dönem iki yılı geçen bir süre Eskişehir’de 4-5 restoran ile atık yemek toplama çalışması yaptık. Her akşam aracım ile bu noktalardan yemek artıklarını toplayıp, civar köylerdeki baktığım köpeklerime dağıtıyorduk annemle. Fakat onlara daha fazla şeyler yapmam gerekiyordu. Yaptığım şeyler beni tatmin etmemeye başladı ve daha fazlası için yöneticilik kariyerimi bıraktım.

Yaptığınız yardımlar ve dokunduğunuz hayatlar kısa süre içinde duyulmaya ve örnek gösterilmeye başlandı. Peki, bu süreç sizin açınızdan nasıl gelişti? Bu kadar ilgi görmeyi bekliyor muydunuz?

Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum. İnsanların güzel bir şeyi görmeye bu kadar ihtiyacı olduğunu da bilmiyordum. Bilseydim eğer artık yemek topladığım zamanlardan itibaren sosyal medyayı kullanmaya başlardım. Artık tüm dünya olarak kötü haberler, görüntüler izlemekten çok yorulduk ve üzüldük. Hepimizin pozitif şeyler görmeye ihtiyacı var.

Yardımlarınız hangi illerde aktif bir şekilde devam ediyor?

Öncelikle Eskişehir civarında baktığım köpeklerim halen var. Bilecik, Bozcaarmut civarında ise daha aktif. Onun dışında tüm Türkiye’de her yere destek olmaya çalışıyorum. Fakat en çok içimden geçen hep Doğu ve İç Anadolu illerine destek olacak projeler başlatabilmek.

“Sosyal medya olmasaydı şu anda hiçbir şey yapamazdım”

Yaşadığınız bu süreçte hem eleştirilip hem de takdir gördüğünüz zamanlar olmuştur. Bu tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında eleştirilere takılmamak gerekiyor ama bazen elimde olmadan bu duruma üzülüyorum. Fakat yine şunu çok iyi biliyorum ki; insanların hepsini birden mutlu ve tatmin edebilmek imkansız. Ne yaparsan yap bir kusurunu mutlaka buluyorlar. O sebeple benim de her zaman bir kusurumu bulacaklar. Bu noktada da önemli olan benim içime sinmesi, gönlümün rahat olması. Eleştirilere takılırsam hiçbir şey yapamam.

Siz de sosyal medya üzerinden kendinizi duyurdunuz. Sosyal medyanın bu tür yardımlara etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyal medya olmasaydı şu anda hiçbir şey yapamazdım. Kendi imkanlarım neyse sadece onları yapabilirdim. Şu anda her şey sosyal medya sayesinde, insanlar bana güvendiği için oluyor.

Süreç içerisinde bir dönem televizyonda da bulundunuz. “Pati’nin Hikayesi” projesi sizde nasıl bir etki bıraktı?

Çok güzel bir deneyimdi. Bana çok şey kattı ayrıca tam bana göre bir programdı çok mutlu olarak ve severek yaptım. Bir günümüz hayvan hastanesinde geçiyordu ve veteriner hekimlerimizden bu sayede çok bilgi edindim.

Her şeyi geride bıraktıktan sonra geriye dönüp baktığınızda pişmanlıklarınız var mı?

Tek pişmanlığım sosyal medyayı daha önceden kullanmamış olmak. Yani, kışın araba girmeyen, kardan yolları kapanan köylere o büyük yemek poşetlerini çeke çeke o köpeklere nasıl ulaştırıldığını kimse bilmiyor. Şu an en kolayını yapıyor, alıp mama götürüyorum. Bu beni tatmin etmiyor. O dönem asıl beslemeleri sosyal medya kullanmadan yapıyordum.

Şehrin karışıklığından kaçmak için veya kendinizi dinlemek, uzaklaşmak için neler yapıyorsunuz?

Genellikle İstanbul’da oluyorum. O kadar sıkışık ve kaos var ki Eskişehir’e gelmek bile benim artık doğaya kaçmak gibi geliyor. Onun dışında fırsatım olduğunda seyahatlere çıkıyorum. İmkânım olan her boş anımda kendimle kalmayı, sessizliği ve sakinliği hayatımın her anında yaşatmaya çalışıyorum.

“Böyle olmayı ailemden öğrendim”

Düşüncelerinizi ailenize söylediğinizde tepkileri ne oldu?

Zaten ben böyle olmayı ailemden öğrendim. Hem genlerim hem çocukluğumdan beri gördüklerim sayesinde böyle olabiliyorum. O yüzden ailemin bende sonradan gördüğü veya fark ettiği bir durum değil. Biz hep böyleydik J

Hayvanlarla ilişkiniz hep sıcaktı yani?

Tek bir örnek vereceğim. Küçük, bahçeli ve sobalı bir evde büyüdük. Kışın geceleri soğuk olduğundan kapıları açıp kedilerimizi eve alırmış babaannemler ve ben iki, üç yaşında çocukken onlarla sarılıp uyurmuşuz. Yani gözümü onlarla açtım diyebilirim. Onlar benim ailem bence…

Bu süreçte en büyük destekçiniz kimdi?

Her zaman ailemdi. Hiçbir zaman “Uğraşma böyle işlerle, üstün kirlendi, o köpek pis, yorma kendini” gibi beni olumsuz etkileyecek veya önüme geçecek şekilde davranmadılar. Hep benimle birlikte olup daha da destek oldular, benimle ağladılar, üzüldüler. Artık yemek topladığım zamanlarda da köyler ıssız ve karanlık olduğu için hep annemle giderdik. Kendisi bir gün de “Ben gelemem, yeter artık” demedi sağ olsun.

Hayvanlarla aranızdaki bağı nasıl tanımlarsınız?

Az önce de dediğim gibi onlar benim ailem bence. Bir insanın çocuğuna duyduğu sevgi gibi tanımlayabiliriz. İçimden taşıyor bazen kontrol etmekte zorlanıyorum. Onlar benim yaşam enerjim, onlar olmasaydı bu hayattan bu kadar zevk alamazdım. Sığ, sıkıcı ve sevgisiz olurdu her şey. Onlar bize verilmiş bir armağan bence. Elimden geldiğince, ölene kadar onlara fayda sağlamak için uğraşacağım.

Yaptığınız bağışlardan sonra küçük dostlarımıza baktığınızda ne hissediyorsunuz?

Herkes bir şeylerden beslenir bu hayatta. Ben de bu duygudan besleniyorum. Yaşadığın o bütün yorgunluklar, olumsuzluklar hepsi bir anda bitiyor ve yerini mutluluğa bırakıyor. Bağımlısıyım bu hissin.

“Benden çok çok daha fazlası var” 

Sizi en huzurlu hissettiren şey nedir?

Bu hayattan öylece yaşayıp, hiçbir iz bırakmadan yaşayıp gitmeyecek olmak. En azından az da olsa bir şeylere fayda sağlayabiliyor olmak. İnsanların bana güvenmesi. Gözümü kapatınca veya bir şeylere üzüldüğümde en azından elimden geleni yaptığımı bilmek.

Hayvanlara uygulanan şiddet ve cezaların yetersizliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konu yüzünden aklımı kaybetmek üzereyim. Yasa çıkması için sosyal medyada bir çalışma yapmıştım ama yeterli olması imkansız tabii ki. Çok üzülüyorum. Yasanın çıkmasını beklediğim kadar hiçbir şeyi beklemedim. Çok sabırsızım o günleri görmek için. Yaşananlar vahşet, insanların bir canlıya böylesine zarar verebildiklerine inanamıyorum. Umarım en kısa sürede sevindirici haberi alırız.

Bugüne kadar küçük dostlarımızla yaşadığınız ve sizi çok etkileyen bir anınız var mı?

Çok fazla anım var hepsi ayrı bir hikaye, hepsi ayrı bir can. Üzüldüğüm ve mutlu olduğum çok anım var bu yüzden kendimi çok şanslı sayıyorum ama ormanda baktığım bir köpeğim vardı ismi Şans. Onunla çok ayrı bir bağım vardı, onunla çok şeyler yaşadık. O Bozcaarmut Göleti ormanlarındaydı ve birbirimize inanılmaz bağımız vardı. Bir gün telefon açtılar “Senin köpeği ekipler götürdüler arabaya atttılar” diye. Apar topar Eskişehir’den ağlaya ağlaya Bilecik’e geldik her yere baktık, barınaklara girdik gizlice Şans yoktu, nasıl ağlıyorum inanamazsınız. Bir gün geçti, sosyal medyadan duyurdum herkes seferber oldu. Sonra sosyal medya sayesinde öğrendik ki bir toplama aracının içinde bir köydeymiş. Hemen rotayı oraya çevirdik, aracı bulduk ve Şans’ı araçtan çıkardık. Bana sarılıp ağladı desem yeridir. Bu sefer mutluluktan ağlıyordum. Şansı daha sonra sahiplendiler, şu anda çok mutlu ve tabii ben de çok mutluyum.

Eskişehir’i hayvanseverlik noktasında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hayvanseverlik insanı içine çeken, günden güne daha fazlasını yapmak isteyeceğiniz bir sevgi hissi. Kendimi kontrol altında tutmaya çalışıyorum. Hepsine yetişemeyeceğini kabullenmek gerekiyor. Eğer hepsine yetişmeye çalışırsam çok yıpranacağımı ve onlara fayda sağlayamayacağımı düşünerek kendimi bu konuda dengede tutmaya çalışıyorum. Benden çok çok daha fazlası var. Hayatlarını adamış yüzlerce insan gördüm ve iyi ki onlar var. Ben kendimi o insanlara yardım etmekle sorumlu tutuyorum. Burada biraz derneklerden veya besleme yapanlardan farklı kalıyorum aslında. Benim yapmak istediğim şey hayvan sevgisini yayarak insanların onlara yardım etmesini sağlamak, onları sevmelerini sağlamak, yaptığım projeler ile hayvan sever derneklere ve kendi imkanları ile bakmaya çalışan insanlara destek olmak.

 “Hayvan sevmeyen, insan da sevemez” derler katılıyor musunuz?

Evet, katılıyorum. Hayvana merhamet duymayan insan, hiçbir şeye merhamet duyamıyor. Zaten tecavüzcü ve katiller hep bakıldığında çocukluğunda ya da yetişkinliğinde mutlaka bir hayvana zarar vermiş oluyor.

“Bence her ailede bir hayvan olmalı.”

Hayvanlar, insanlardan daha vefalı diyebilir misiniz?

Kesinlikle, istisnasız daha vefalılar. Sevginin en saf hali onlarda çünkü Allah onların içine kötülük, kıskançlık, zarar verme içgüdülerini vermemiş. İnsanlar gibi değil onlar, çok ama çok masumlar.

Yurt dışında özellikle bebeklikten itibaren hayvanlar ile iç içe büyütülüyor çocuklar. Biz de ise durum biraz daha farklı ve ebeveynler endişe ediyorlar bu hususta. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ben kesinlikle çocukların hayvanlarla beraber büyümesinin, o çocuğun hayatını değiştireceğine inanıyorum. İleride çocuk sahibi olursam kendi çocuğumun da mutlaka öyle büyümesini istiyorum. Ebeveynler bence bu konuda çok bilinçli değil. Tüm pedagoglar çocukların hayvan sevgisi ile büyümesinin onlara faydalarını saya saya bitiremiyorlar. Bu sayede çocuklar hem sağlık açısından da birçok hastalığa karşı bağışıklık kazanıyorlar. Alacakları hayvanın aşılarını yaptırdıktan sonra hiçbir sorun kalmıyor. Bence her ailede bir hayvan olmalı.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Röportaj için sizlere teşekkür ediyor, hayvanlarla ilgili olarak da onları sevmemiz ve merhamet duymamız gerektiğini, bize ihtiyaçları olduğunu belirtmek istiyorum. Çocuklarımızı hayvan seven çocuklar olarak büyütelim. Herkes fiziki olarak hayvanlara bir şey yapmak zorunda değil, zaten o zaman dünyanın düzeni bozulur. Kimisi uzaktan sever, kimisi hayatını adar, kimisi kapısının önüne bir kap yemek koyar, kimisi insanlara hayvan sevgisi aşılar, kimisi de yardım edene destek olur. Ben hep şunu derim; kimse hayvan sevmek zorunda değil, Allah maalesef ki herkesin içine bu sevgiyi vermemiş ama kimse hayvana zarar veremez. Onlar bize emanet, sessiz dostlarımız. Herkese sevgi dolu, sağlıklı günler diliyorum.

RÖP İÇERİSİNDE KUTUCUK OLARAK YER ALACAK AŞAĞIDAKİ KISIM. PEK BİR RİCA ETTİ KENDİSİ JAMALCIĞIM…:D

@patievicom ve @patievicom_mamalik hesaplarından Rabia Öztürk’e ulaşabilirsiniz…

Related posts
BlogLifestyleRöportaj

Adım Adım ilkbahar

Bu ay sayfamızın konuğu genç ve kariyerinde oldukça başarılı adımlar atan Psikolog/Yazar…
Read more
LifestyleRöportaj

Müzik işim değil aşkımdır...

‘Turizm Otelcilik Bölümünü bitirdim. Müzik kariyerimde üniversitede başladı. Ben aslında…
Read more
LifestyleRöportaj

Sanatçı zamansız ve yaşsızdır

‘Bu Ne Dünya’ ve ‘Yalan’ şarkılarıyla tanınan ve 45 yıldır müzik hayatındaki yerini…
Read more
E-Bülten
Güncel magazin haberlerinden ilk sizin haberiniz olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.