Röportaj

İş hayatına elime paspası alarak başladım

Ulaş Entok

İş hayatına elime paspası alarak başladım

Röportaj: Elçin ULUSOY – Deniz ÖZÖZTÜRK
Fotoğraflar: Yağmur AKIN

Eskişehir Genç İş Adamları Derneği (ESGİAD) Başkanı Ulaş Entok ile iş hayatına başlangıcı, gençlere tavsiyeleri, Eskişehir’in ticaret ve turizm potansiyeli, pandemi sürecinde Eskişehir sanayisi, Eskişehirspor “Fabrika” projesi, aile ilişkileri, giyim tarzı, nasıl bir eş ve baba olduğu ile çok daha fazlasına dair sohbet etme imkanı bulduğumuz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İşte röportajımızın detayları…

Ulaş bey, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Merhabalar, ben Ulaş Entok. 1984 yılında Eskişehir’de doğdum. Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümünden 2009 senesinde mezun oldum. Daha sonra da aile işletmemizde çalışmaya başladım. 2017 yılında da aile işletmemizin devamında kendime ait bir şirket kurdum. Halen de aile geleneklerimizin ve aile mesleğimizin devamı olan bu şirkette çalışmaya devam ediyorum.

Siz az önce de söylediğiniz üzere aslında Sinema-TV mezunusunuz ama esnaf bir aileden gelmiş olmaktan ötürü de ticaret ile ilgilisiniz. Peki, iş hayatına başlangıcınız nasıl oldu?
Esnaf bir aileden geldiğim için üniversite okurken de, yani küçük yaşlardan beri işyerimize sürekli gidip geldiğim için bir yatkınlığım vardı. Esnaflığı, işime, mesleğimi, bağlı olduğum meslek grubunu çok seviyorum. Çok küçükken, yedi sekiz yaşlarında iş yerine gide gele bir aidiyet duygusu oluştu bende oraya karşı. İş hayatına da orada elime paspası alarak başladım diyebilirim. Bugün de çok severek ve gurur duyarak mesleğimi icra etmenin mutluluğunu yaşıyorum.

ESGİAD’ın vizyon ve misyonu ile hitap ettiğiniz kitle tam olarak nedir? Ayrıca bünyenizde kaç üye bulunmakta?
ESGİAD’ın hitap ettiği kitle 20-45 yaş arasındaki kadın-erkek fark etmeksizin iş yapan, girişimci olan, ikinci kuşak yöneticiler, ikinci nesil patronlar diyebiliriz yani. Bünyemizde ise yüzün üzerinde aktif üyemiz bulunmakta.

Şu anda ESGİAD başkanısınız ve STK’lar, odalar ve yerel yönetimler ile de bir takım yakın ilişkilerde bulunuyorsunuz. Biraz da bundan söz eder misiniz?
Evet, ESGİAD başkanı olduğum günden beri tüm odalarımızla ve yerel yönetimlerimizle çok güzel ilişkiler kurduk. Özellikle odalarımızla birlikte ve diğer SİAD’lıların oluşturduğu sanayici ve genç iş adamlarının oluşturduğu Eskişehir iş konseyi toplantıları yaptık. Çok da severek ve Eskişehir’e çok faydalı işler yapan bir organizasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bunun dışında Ticaret Odası, Sanayi Odası, EOSB ve ETO… Ticaret Borsası Başkanlarımızı birçok kez derneğimizde ağırladık. Biz de onları birçok kez makamlarında ziyaret ettik. Onlarla sürekli işbirliği ve sürekli diyalog halindeyiz. Bunun dışında diğer SİAD’larla da çok güzel ilişkilerimiz var. Sağ olsunlar, Eskişehir’deki bu güç birliğinin herkese örnek olmasını diliyorum. Onun dışında yerel yönetimlerle de çok güzel diyaloglar kurduk. Özellikle merkez iki ilçe belediye başkanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanımız bize her gittiğimizde kapılarını sonuna kadar açtılar. Buralarda da kent konseyleriyle, Odunpazarı Kent Konseyiyle, Büyük Şehir Belediyesi Kent Konseyiyle güzel ilişkiler kurarak bir takım organizasyonlar yaptık. Pandemi döneminde birazcık ara vermek zorunda kaldık tüm bunlara ama ileride daha da güzel işlerde yine bir araya geleceğiz inşallah diye düşünüyorum.

Genç insanların siyaset ve ticarette söz sahibi olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Z kuşağı sizce nasıl?
Bizim derneğimizin öncelikli amaçlarından birisi zaten ticarette söz sahibi olmak. Eskişehir’in geleceği için bizim jenerasyondakilerin, hatta benden yaşça çok küçük olanların Eskişehir siyasetinde aktif rol oynamaları ise hepimizin temennisi. Bu kentin siyasi aktörlerinin bizlerin arasından çıkacağını düşünüyor, Eskişehir’in, Türkiye’nin ve hatta tüm dünyanın buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Tecrübelerin artması adına mutlaka her işin mutfağında çalışmak gerekiyor önce

ESGİAD olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor, sponsorlukta bulunuyor musunuz?
Tabii ki, STK olmamızdan ötürü bugüne kadar birçok sosyal sorumluluk projelerinde yer aldık ve almaya da devam edeceğiz. Fakat bizim öncelikli amacımız sosyal sorumluluk projelerinden ziyade Eskişehir’in ticari yaşamıyla alakalı projeler yapmak. Sosyal sorumluluklarımızın bir yerde şehre olan borçlarımız olduğunu düşünüyorum. Tabii ki sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor, organizatör durumunda oluyoruz. Fakat dediğim gibi sponsorluk manasında ayrıca sponsor oluyoruz diyemem.

ESGİAD adı altında faaliyettesiniz lakin elbette bünyenizde kadın girişimcilerde var. Bu noktada genç kadın girişimciler ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Bu hususta çalışmalarınız var mı?
Ben katıldığım her toplantıda, her yerde kadın eli değen her şeyin güzelleştiğini söylüyorum. İnsanın yaşam kalitesinin hayatında olan kadınlar; eşi, kardeşi, ablası, arkadaşı…Onların mutluluğuyla doğru orantılı olduğunu söylerim her zaman. Buna da canı gönülden inanırım. Kadın girişimcilerle ilgili olarak ise ticaret hayatında son yıllarda kadınların çok aşama kaydettiğini, daha doğrusu kadınların aşama kaydetmesinin önünün açıldığını düşünüyor, devlet eliyle de bu işlerin çok desteklendiğini görüyorum. Özellikle KOSGEB desteklerinin bunun önünü çok açtığını ve güzel sonuçlar doğurduğunu düşünüyorum. Kadınların da ticaret hayatında söz sahibi olması çok sevindirici ve güzel bir durum bence.

Genç bir iş insanı olarak gençlere aldıkları akademik eğitim yanında neler tavsiye edersiniz? Teorik eğitim ve sertifikalar iş hayatında ne derece etkili?
Tabii ki akademik eğitimin önemini yadsıyamayız. Akademik eğitim, iş hayatının temelini oluşturmakta. Fakat bu birazcık da ne iş yaptığınızla alakalı olabilir. Akademik eğitimden sonra pratik eğitim, bunu sadece sahada deneyimleyerek öğrenebiliyorsunuz. Tabii ki sertifikaların, eğitimlerin mutlaka çok faydası vardır iş hayatında fakat az önce de dediğim gibi birazcık da okuduğunuz bölümle alakalı bir şey bu. Öte yandan her iş; işin mutfağında, çalışarak öğreniliyor. Yemek yapmak gibi düşünün bunu. Televizyondan öğrenmek ayrı bir şey, kendinizin deneyimleyerek yapması o yemeğin tadını tuzunu ayarlamak, damak zevkine hitap edebilmek çok ayrı şeyler. Yani, tecrübelerin artması adına mutlaka her işin mutfağında çalışmak gerekiyor önce.
Gençlere tavsiyem ise yaptıkları işi sevmeleri, sevdikleri işi yapamıyorlarsa da en azından en büyük tavsiyem bu olacaktır işlerine saygı duymaları, çalışma arkadaşlarıyla sevgi ve saygı çerçevesinde en basit işten en ağır işe kadar iş ahlakına sahip olarak çalışmaları, bu onlara en büyük tavsiyem olacaktır naçizane…

Eskişehir’in ticaret ve turizm potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Organize Sanayi Bölgemiz; gelişime açık ve gelişmekte olan, Türkiye’de örnek gösterilen, şu an ikincisinin inşaatları devam eden, ciddi yatırımlar alan OSB’lerden bir tanesi. Şu an itibariyle istenilen düzeydeyiz evet, fakat bizim görmek istediğimiz yer tabii ki de Türkiye’deki sanayi puanlamasında daha da üst sıralarda yer almak. Önümüzdeki yıllarda yapılan yatırımlarla sanayimizin çok daha fazla gelişeceğini düşünmekteyim. O yönde umutlarımız var. Çok büyük yatırımlar yapılıyor. İnşallah bu yatırımlarda gerek devlet destekleri, gerekse şehrimizin kanaat önderlerinin ve siyasi aktörlerinin bu konuda daha fazla sorumluluk alarak Eskişehir’e çok daha fazla yatırım getirmesini diliyorum. Ticaret hayatında da benzer şeylerden söz edebiliriz ama pandemi dönemiyle birlikte üniversite öğrencilerinin gelmemesiyle de şehrin ticaretle uğraşan esnaflarının, özellikle de üniversiteler bölgesindeki esnafların -tabii burada halka halka oradan başlayıp çarşı esnafına kadar herkesi etkileyen bir durum söz konusu- inşallah bu durumdan en az hasarla çıkacaktır diye düşünüyorum.
Eskişehir, son on yılda yükselen bir turizm değeri ama ben bunun şehre olan nakit döngüsünün yeterince olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda da özellikle Odunpazarı Belediye Başkanımız Kazım Kurt’un ve valiliğimizin çok ciddi çalışmaları var. El ele vererek Eskişehir’e gelen turist sayısını, turistlerin burada kaldığı gün sayısını arttırmamız gerekmekte. Bununla ilgili turizm çalıştayları düzenleniyor. Tabii bu arada bir parantez açıp sevgili Erol Tabanca büyüğümüze de bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Eskişehir’e inanılmaz bir müze kazandırdı. Avrupa’da bile sayılı örneği olan bu müzeye, bu inanılmaz yatırıma çok ciddi ziyaretçi beklenirdi ama pandemi süreci ile maalesef orada da işler birazcık sekteye uğradı. Eskişehir’in çok fazla turist çekeceğini, bu tür yatırımların devam etmesi gerektiğini, devlet, yerel yönetimlerimiz, odalarımız ve STK’larımızla birlikte el ele vererek Eskişehir’in turizm potansiyelini çok daha fazla açığa çıkartacağımızı düşünüyorum. Tabii ki o Frig Vadisi’nden de bahsetmeden geçmek olmaz. Frig Vadisi’yle ilgili daha detaylı çalışmaların yapılıp, turist çekmesi gerektiğini düşünmekteyim. Potansiyel olarak çok iyiyiz ama bu potansiyeli maalesef Eskişehir’e bir nakdi dönüşe çeviremiyoruz. Fakat umuyorum önümüzdeki süreçlerde bunu da başaracağız.

Siz aynı zamanda Eskişehirspor’un alt yapı yöneticiliğindesiniz. Son olarak Eskişehirspor’un altyapı organizasyonları ve futbol okullarını tek bir çatı altında toplayarak “Fabrika” adı verilen bir oluşuma imza attınız. Nedir tam olarak bu “Fabrika” ve Anadolu’nun köklü kulüplerinden Eskişehirspor fabrika ayarlarına dönebilecek mi? 
Şu an Anıl Koçan ve Zafer Baykul arkadaşlarımızla birlikte Eskişehirspor’un genel sekreteri ve altyapı sorumluluğunu yürütmekte, yönetmekteyim. Fabrika’nın kuruluşunda bizden çok daha fazla emeği olan, yönetim kurulunda başka arkadaşlarımız var. Fabrika futbol okulları; yaz ve kış futbol okulları adı altında kurulmuştur. Fabrika’dan kastımız da altyapıdaki üst yaş gruplarıyla alt yaş grupları, yarışmacı gruplarla minik gruplar, bunların tamamını kapsayan bir çatı oluşturmaktı açıkçası. Rahmetli Aziz Bolel’in de söylediği “Eskişehir’de bir fabrika kurar gibi Eskişehirspor’u kuracağız” lafından esinlenerek yapılmış, kurulmuş, düşünülmüş bir şey, bir slogan yani bu. Fakat tabii bu oluşumda sadece altyapı sorumluları değil aslan payını yönetim kurulundaki diğer arkadaşlarımıza vermek gerekir. Onlara da buradan sizin aracılığınız ile bir kez daha teşekkür ediyoruz. Sonuç olarak; Fabrika, Eskişehirspor altyapısının genel adıdır diyebiliriz.

İş hayatında başarılı olmanın sırrı, mutlaka işine sahip çıkmaktır

Gelelim Covid-19 sürecine… Tüm dünyayı etkisi altına alan ve hayatı resmen felç eden bir süreçten geçtik ve hala da geçmekteyiz. Siz kişisel olarak zorlu süreçten ne öğrendiniz?
Yaşamın, nefes almamın, sevdiklerinle birlikte olmanın, işe rahat gidip gelebilmenin ve en başta da sağlığın tabii ki ne kadar kıymetli olduğunu anladık. Keşke bu şekilde olmasaydı da daha başka bir şekilde anlayabilseydik fakat başa geldi işte. Bizler için acı bir tecrübe oldu belki ama bu zor günler de er ya da geç bitecek.

Covid-19 süreci sizce ticareti nasıl etkiledi? Karantina sürecinde gıda ürünlerine ulaşma, güvenli gıda, tarım ve hayvancılık ön plana çıkan başlıklar oldu. Siz bu durumla ilgili ne düşünüyorsunuz? Geleceğe dair ön görünüz nedir?
Covid-19 ticareti tabi genel anlamıyla çok olumsuz yönde etkiledi. Özellikle üretimin durması ve durma noktasına gelmesi ticareti, sanayiyi özellikle ticaretin ana kalemi dediğimiz ve amiral gemisi olan sanayiyi, organize sanayi bölgesini tüm ülkede, şehrimizde ve dünyada ciddi şekilde olumsuz etkiledi. Dünyada da birçok ülkeden ithal mallar gelmedi, ihracat yapılamadı. Birçok şeyde mala ulaşmada, ürüne ulaşmada çok ciddi güçlükler yaşandı. Fakat tabii sürecin ilerlemesiyle birlikte pozitif yönde etkilenen sektörler de oldu. Mesela kimya sektöründe dezenfektan bazı ana medikal malzemeleri ile sağlık sektörü çok hızlandı. Bununla birlikte işte güvenilir gıdaya ulaşabilme tarım, hayvancılık ve unların önemi tekrardan ortaya çıktı. İnsanlar evde oturdukça tüketim çoğaldı. Bunun gibi birçok şekilde ticaretin olumlu ve olumsuz yönde etkilendiği durumlar oldu. Tabii burada devlet desteklerinin de verilmesiyle birlikte -yeterli midir değil midir bunlar ciddi tartışmaya açık konular elbette ama- ülkemizin de içinde bulunduğu durum da, gelişmekte olan bir ülkeyiz ve bu şartlar altında devletin imkanlarının ve bu konudaki desteklerin kısmen de olsa vatandaşa yardımcı olduğunu söyleyebilirim.

Birbirimizi göremediğimiz, sarılıp öpemediğimiz, evlerden dışarı çıkamadığımız zorlu bir karantina süreci yaşadık. Peki, siz karantina sonrası ilk nereye gittiniz? Ne yaptınız? “Yeni normal” adı verilen süreç ile birlikte hayatınızda ne(ler) değişti?
Açıkçası karantina sürecinde dediğiniz gibi birçok yere gidilip gelinmedi. Arkadaşlarımızla eşimizle, dostumuzla görüşemedik. Ailemizle görüşemedik, büyüklerimizle görüşemedik. Hala da bu süreç geçmiş diyemeyiz. Büyüklerimizle ve sevdiklerimizle doya doya sarılamadık, bir ellerini öpemedik hala da bunlara dikkat ediyoruz. Karantina sonrası ilk gittiğim yer ise gitmekten en çok keyif aldığım yer olan Eskişehirspor maçıydı. Tüm taraftarlarımız olmasa da kısıtlı sayıda yöneticiyle birlikte Eskişehirspor maçına gitmek herhalde en çok özlediğim şeydi diyebilirim.

Eskişehir’de sulak araziler oldukça fazla. Sizce bu avantajdan tarımda yeterince faydalanılıyor mu?
Evet, Türkiye’nin en verimli ve en sulak arazilerinden birisi olan Alpu Ovası’na sahibiz. “Burada yeterli derecede tarım yapılabiliyor mu?” dersek tabii ki de daha fazlasını yapabiliriz ama bunun için çiftçiye daha çok destek verilmesi, çiftçinin daha çok bilgilenmesi, daha çok eğitilmesi lazım. Arazi kullanımı, yer altı sularının doğru kullanımı çok önemli burada. Yıllardır gelen yer altı su kaynaklarının bize kaç yıl daha yeteceğini kestirmemiz çok kolay değil. Konya Ovası’nda da benzer şeyler yaşanmıştı. Konya Ovası kurudu diye haberlerde geçtiğimiz yıllarda görmüştük. Özellikle yer altı sularının düzgün ve sağlıklı bir şekilde kullanılması konusunda çiftçimizin daha çok eğitilmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Yüzde yüz kullanıyor muyuz bu alanları? Zannetmiyorum. Sadece Alpu Ovası için değil, Eskişehir’in etrafındaki birçok ilçemizde tarımla ilgili çok ciddi yatırımlar yapılıyor ve daha da yapılacağını düşünüyorum. Umarız devletimizin bu konudaki destekleri artarak devam eder.

Sulak arazi dedikten sonra olmaz ise olmaz, oldukça verimli bir arazi olan Alpu ovasında yapılması planlanan termik santrali de sormak istiyorum. Ne düşünüyorsunuz?
Termik santraller konusunda cevabım çok net; istemiyorum!

İş hayatında başarılı olmanın sırrı nedir sizce? Siz başarınızı ne(ler)ye bağlıyorsunuz?
İş hayatında başarılı olmanın sırrı, mutlaka işinize sahip çıkmaktır. İşinizi bilerek ve severek yapmak yani. Ben işimde başarılı mıyım değil miyim onun yorumunu şimdi ben söylersem ayıp olur. Gerekli iş ahlakına sahip olduğumu, zamanı iyi yönettiğimi, işim hakkında yeter bilgiye sahip olduğumu ve işimi severek yaptığımı düşünüyorum.Ayrıca yeniliklere açık olmanın, 7’den 70’e teknolojiyi takip etmeve ayak uydurmanın da başarıya etki ettiğini düşünenlerdenim. Bu minvalde düşününce başarının temel prensibi bunlardır bence.

STV mezunusunuz, peki, filmlerle aranız nasıl? Hiç bu alanda bir şeyler yapmayı düşünmediniz mi?
Evet, sinema televizyon mezunuyum. Filmlerle de aram çok iyidir. Çok fazla film izlerim. Tabii yeni nesil dijital televizyonculukla birlikte birçok dizi ve film de hayatımıza girdi. Çok fazla film ve dizi izliyorum diyebilirim. Özellikle korona zamanında çok fazla boş vaktimiz olduğu için bol bol film izledim. Kendi alanımda bir şey yapmayı hiç düşündüm mü? Açıkçası ne zaman düşündüysem hep lafta kaldı. “Yapacağım, edeceğim” dedim ama herhalde iş yoğunluğundan ötürü ticareti bırakamadığım için bir türlü yapamadım. Bilmiyorum, belki de çok fazla da yapmak istemedim.

Ailemizin sahip olduğumuz en büyük servet olduğunu düşünüyorum

Hobileriniz ya da spesifik zevkleriniz var mı? Boş zamanlarınızda nelerle ilgilenmekten hoşlanırsınız?
Hobilerim ve spesifik zevklerim tabii ki vardı. Evlenmeden önce kayağa çok fazla vakit ayırabiliyordum, her hafta sonu gidiyordum ama evlendikten sonra tabii birazcık aile hayatıyla birlikte zor olmaya başladı. Açıkçası şimdi de herhangi bir sakatlık yaşanmasından dolayı gitmeye korkuyorum. Yüzmeyi yine çok seviyordum ama tabii vakit ayırmak çok zor olduğundan o da bitti diyebilirim. Tüm bunlar bir yana en büyük zevkim tabii ki de Eskişehirspor’u takip etmek. İyi bir İngiltere Ligi izleyicisi olduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Ulaş Entok’un aile kavramı nedir ve ailesine düşkün biri midir?
Aile, sahip olduğumuz en büyük değerdir. Ben de aileme düşkün olduğumu düşünüyorum ama yine bu sorunun da cevabını ailedekilerin vermesi gerekiyor sanırım. Bazen sitem eder büyüklerimiz, “Hiç arayıp, sormuyorsun” diyerekten. Yoğun iş temposundan bazen bazı şeyleri atlayabiliyoruz ama ailemizin sahip olduğumuz en büyük servet olduğunu düşünüyorum.

Kendinize, ailenize ve sevdiklerinize yeterince zaman ayırdığınızı düşünüyor musunuz?
İşim, dernek çalışmaları ve Eskişehirspor haricinde kalan tüm zamanımı ailem ve sevdiklerime ayırmaya gayret ediyorum.

İş hayatı haricinde evde nasıl bir eş ve babasınız? Eşinize yardım eder, sorumlulukları paylaşır mısınız?
Ben evde mükemmel bir eş ve mükemmel bir kıza sahibim. Bence soru böyle sorulsa daha iyi olur. “Nasıl bir babasınız?” dediklerinde “İyi bir babayım” demek en kolay cevaptır. Ben ailemin mutluluğu ve huzuru için elimden geleni yapıyorum. Fakat iyi bir baba olup olmadığıma kızım, iyi bir eş olup olmadığıma da eşim Bahar cevap verse daha iyi olur diye düşünüyorum.

Mutfağa girer bir şeyler yapar mısınız? Yoksa sadece işin yeme kısmında mı varsınız?
Sorunuzun ikinci kısmına katılarak sadece işin yeme kısmındayım diyebilirim. Mutfakla aram hiç ama hiç yoktur. Ben yapıcı değil, yiyiciyim yani.

Bir elmanın iki yarısı olabilmekdense iki tane ayrı elma olduğunuzu bilmek evlilikteki başarının sırrıdır

İş hayatında başarıyı konuştuk, peki evlilikte başarı olmanın sırrı sizce nedir?
İyi bir evliliğin sırrı elbette karşılıklı saygı ve sevgi. Tabii ki sevgi olmadan iyi bir evliliğin olması söz konusu değil ama saygı en önemli unsurlardan birisi. Herkesin kendine ait bir yaşamı ve yaşam alanı var. Ona saygı göstermek, onu bilmek, bir elmanın iki yarısı olabilmektense iki tane ayrı elma olduğunuzu bilmek evlilikteki başarının sırrıdır diye düşünüyorum.

Kendisiyle barışık biri misinizdir?
Evet, kendimle barışık olduğumu düşünüyorum. Kendimi olduğum gibi kabullendim ve kendimi çok seviyorum. Kendisi ile barışık ve mutlu olmayan biri başkaları ile mutlu olamaz zaten. En azından ben böyle düşünüyorum…

Tarz olarak kendinizi nasıl yorumluyorsunuz? Giyim-kuşamda modayı takip eder misiniz?
Tarz olarak genelde klasik giyinen biriyimdir. Bir süredir pandemi sebebi ile dernek faaliyetlerinin olmaması ve Eskişehirspor’a ağırlık vermemden ötürü spor giyiniyorum ama genelde yerine göre giyinmeye özen gösteren biriyimdir diyebilirim ve modayı da bir şekilde kendimce takip etmeye çalışırım.

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bu güzel röportaj için sizlere çok teşekkür ediyor, gelecek günlerin çok daha güzel olması temennisi ile herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Related posts
BlogLifestyleRöportaj

Adım Adım ilkbahar

Bu ay sayfamızın konuğu genç ve kariyerinde oldukça başarılı adımlar atan Psikolog/Yazar…
Read more
LifestyleRöportaj

Müzik işim değil aşkımdır...

‘Turizm Otelcilik Bölümünü bitirdim. Müzik kariyerimde üniversitede başladı. Ben aslında…
Read more
LifestyleRöportaj

Sanatçı zamansız ve yaşsızdır

‘Bu Ne Dünya’ ve ‘Yalan’ şarkılarıyla tanınan ve 45 yıldır müzik hayatındaki yerini…
Read more
E-Bülten
Güncel magazin haberlerinden ilk sizin haberiniz olsun!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.