Eskişehir dendiğinde ilk akla gelenler; lületaşı, Odunpazarı evleri, Eskişehirspor ve şüphesiz ki Pino! Hiçbir katkı maddesi kullanmadan birçok zincir burgercinin lezzetinin üzerine çıkan tatlarıyla ve kaliteleriyle sağlıklı fast food kültürünün yaratıcı markalarından olan Pino’nun mimarı Fuat Gürcüoğlu konuğumuz oldu. Kendisinden bayrağı devralan ve daha da yükseklere taşıyan Murat Gürcüoğlu ile birlikte tam anlamıyla aile şirketi haline gelen Pino’yu ve daha fazlasını Fuat Bey’e sorduk. İş dünyasında başarılı olmanın sırlarını paylaştığı lezzetli sohbetimize buradan buyurun.
Hiç başka bir mesleği yapmak istediğiniz oldu mu?
Liseden mezun olduğumda mimarlığa özeniyordum. Doğayı çok seviyordum. Bazı şeyleri kendimce yorumlamayı çok seviyordum. Sanat her zaman beni etkileyen bir şeydi. Mimar olmayı arzu ediyordum ama enteresan bir şekilde kendimi maliyeci olarak buldum. Çünkü 18 yaşında devlet memuru olarak işe başladım. Bu nedenle iktisat ve maliye eğitimlerimi tamamladım. Daha sonra İletişim Bilimleri Fakültesinde akademik yaşama başladım. Doktoramı da tamamladıktan sonra maliyecilik ağır bastı ve ticarete yöneldim.
Pahalı ve kaliteli arasında nasıl bir ilişki var? Kalite eşittir pahalı mıdır?
Kalite doğru ürünlerin, doğru şekilde seçilerek sunulması demektir. Bu durum sanat, yiyecek, mimari, mühendislikte de böyle. Özensizce yapılan işlerin sonuçlarını görmekteyiz. Merdiven altı işletmenin yarattığı değerleri ne yazık ki görüyoruz. Ve bize aslında çok pahalıya mal olan ürünlere dönüşebiliyorlar.
Bir işin mutfağında çalışmak neden önemlidir?
Sadece bu işin eğitimini almış olmak yeterli değil. Bu işi mutfağında severek, arzulayarak ve dibine varıncaya kadar çalışmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanlar pratik yaptıkça uzmanlaşır. Çıraklık, kalfalık ve ustalık vardır. Ustanın ortaya çıkardığı işlerin, hayata yeni başlamış bir insanın işleriyle mukayese edilemeyeceğini siz de takdir edersiniz.
Aile işletmesi olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Avantajları da dezavantajları da var. Bir kere sermayenin aile içinde daha rahat kullanımı ve değerlendirilmesini sağlaması açısından tercih edilebilir. İkincisi; daha pratik kararlar alma yetisine sahip olabilmeniz. Her iş kolu için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bazen olaylar sizin yönetiminizin de üstünde bir boyut kazanır ki bunu profesyonel yöneticiler eliyle çözmek en doğrusudur. Bir şirketin finansal olsun yönetsel olsun onların desteğiyle büyümesi lazım. Bu da dışarıdan bu işi ciddi şekilde yapacak insanların varlığını da gerektiriyor. Net bir şekilde ‘aile işletmesi daha iyidir’ demek bir hayli zor. Her iki yaklaşımın kendine özgü parametreleri var. Bu parametreleri değerlendirecek tepe noktadaki adam önemli.
Fast food sağlıksız denir ama Pino 40 yıldır var. Farkınız nedir?
Buna katılmıyorum bu tamamıyla insanın her türlü gıdaya yaklaşımıyla ilgilidir. Makarna da yediğinizde aynı şeyi yaşıyorsunuz; tıp otoriteleri üç beyazdan uzak durun diyor çünkü. Pino’nun farkını arz etmem gerekirse; öncelikle yıllardır aynı şeyi yapıyoruz. Ürünlerimizi torunlarım da yiyor, ben de yiyorum. İçinde hiçbir katkı maddesi olmaksızın müşterilerimize arz ediyoruz. Yan etki yaratacak, hijyen ortamından uzak şeyleri kullanmamaya gayret ediyoruz. Müşterinin sağlığını birinci plana alarak çözümlemelere gitmek bizi diğer firmalardan ayırıyor. Son zamanlarda bu sektörde merdiven altı işletmeleri çoğaldı ve o kadar ucuz ürünler sunuyorlar ki onların sundukları ürünle maliyet arasında bir bağlantı kurduğunuzda akıl almaz sonuçlar sunuyor. Nasıl beceriyorlar bilmiyoruz gerçekten, belki de biz beceriksiziz
Hayvanlarla aranız nasıl?
Çok iyi. Pino’ların müdavim 4 ayaklıları vardır. Gelirler her gün nafakalarını alırlar. Çok enteresan bir şekilde Pino poşetinde olmadığında bazen yerlerinden kalkmazlar Bizler kalan ürünlerimizi ertesi gün kullanmadığımız için hayvan barınaklarına gönderiyoruz. Hayvanlarla olan ilişkilerimiz bu şekilde sevgi dolu ilerliyor.
Pino Eskişehir’de markalaşmış ve 40 senedir de bunu layıkıyla yerine getiriyor. Marka olmak nedir?
Marka olmak toplumsal yapı içinde bir kültürün parçası olmaktır. Müşterilerinize değer vermek ve kaliteli şeyler sunmaktır. Paradan ziyade müşterinize değer vermek ve müşteri odaklı işletme olmak ayrıcalığıdır. Sürdürülebilir ilişkiler kurmaktır. Kısa çağlı ilişkiler belki insanları ya da işletmeyi bir yere götürür ama önemli olan bunun sürdürülebilirliğidir. Bunu hizmet sektöründe başarmak zor hele de Türkiye’de daha da zor. Çünkü insanlarımız ne yazık ki bazı şeyleri çok çabuk tüketiyor. Sürekli yeni markalar oluşuyor ve bir süre sonra o markayı göremiyorsunuz. Çok büyümenin, çok çoğalmanın da markada çok fazla artı değer yarattığına inanmayan bir insanım. Yönetemediğiniz alan sizin işletmeniz olmaktan çıkıyor çünkü ona ruh veremiyorsunuz. Ruh vermeyince de marka olmaktan çıkıyor.
En büyük müfettişlerimiz müşterilerimiz
Eleştiriye açık mısınız?
Kesinlikle. İstanbul’dan gelen gizli müşterilerimiz var. Her işletmeye ayda 8 kere gelirler, biz onları tanımayız. Gelir yemek yerler, lavaboları kullanırlar, mutfağı gözlerler ve sonrasında gördükleri ve kulak misafiri oldukları konuları bize rapor halinde sunarlar. Kişiler yakın kimlikleriyle belirlenir, bizden kaynaklı sorunlar varsa eğitim sürecinden geçirilerek doğru iletişim kurmaları sağlanır. Öte yandan bizim en büyük müfettişlerimiz müşterilerimiz. Günün her saatinde telefonum açıktır ve müşterilerimiz bana oradan ulaşarak aldıkları hizmet ile ilgili memnuniyetlerini de memnun olmadıklarını da paylaşırlar. Bundan da son derece mutluyum.
Oğlunuz Murat Gürcüoğlu da Pino markasının gelişimi için uzun yıllardır sizinle çalışıyor. Bu markanın daha da ileriye taşınması için birlikte çalışmak nasıl bir duygu?
Murat zaten bu anlamda eğitildi. Çok küçük yaşlardan itibaren Pino ruhu aşılandı kendisine. Küçük oğlum Fırat iç mimar. Ama Pino adının ailemiz tarafından gelecek kuşaklara taşınması beni çok mutlu edecektir.
Eskişehirspor sizin için ne ifade ediyor?
Eskişehirspor sadece Eskişehir değil dünyada çok önemli bir marka. Az önceki sorunuza Eskişehir önemli bir öğe olarak karşımıza çıkmakta. Kent yapısı ve kültürel yapısı içerisinde spor, aynı zamanda birliktelik, kardeşlik, ilişkiler ve sosyalleşme olarak nitelendirilebilecek bir konudur. O yüzden Eskişehirspor tüm Eskişehirlilere çok değer katmıştır ve katacaktır.
Sizi en çok etkileyen cümle?
“Ben demiştim.’’ Ampirik düşünen biriyim. Ani kararlar vermeyen, olayları analiz edip belli bir sentezden sonra yorumlayan bir yapıya sahibim. Dolayısıyla ilişki içerisinde olduğum çalışanlarım, eşim ve çocuklarım karşısında bazen o cümleyi kullanmak beni çok irrite ediyor. Belki de en çok etkileyen şey o cümle.