Geçtiğimiz aylarda Eskişehir olarak bir platformda daha başarılı olmanın gururunu yaşadık. Pazarlama iletişiminin tüm disiplinlerinde yaratıcılık, etki ve kaliteyi değerlendirerek ödüllendiren Felis, Dönüştürülebilir Pazarlama Etkisi kategorisinde ödülü Eskişehir menşeili ajans Designpr’a layık gördü. Bu başarı şüphesiz ki tesadüf değildi. Başarının iyi bir ekiple ve inatçı olmakla alakalı olduğunu söyleyen Designpr kurucusu Çiğdem Dedeooğlu Motto Magazin’e konuk oldu.
Mesleğiniz açısından yaratıcılığın önemi nedir?
Yaratıcılık bizim için her şey… Ulaşabildiğiniz, yapabildiğimiz, hayal edebildiğimiz her şeyi ifade ediyor. Mesleğimiz yaratıcılık üzerine kurulduğu için düşünülmeyeni düşünmek, olmayanı üretmek ve bu konuda da müşterilerimizi, marka yöneticilerimizi ikna etmek en önemli amaçlarımızdan birisi. Farklı olanı yaptığımızda emin olun çok daha başarılı bir şekilde yol alıyoruz. Biz de ekip olarak hem ulusal hem de uluslararası anlamda büyük hedeflere sahibiz. Bu kapsamda da kendimizi daha çok ürettiğimiz yeni çalışmalar ve yaratıcılığımızla ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. O yüzden bizim mesleğimizde yaratıcılık son derece kıymetli ve önemli.
Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Boş zamanlarımda en çok kitap okuyorum. Bol bol kitap okuyorum. Çok seviyorum yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Ben zaten bu zamana kadar üniversitede 4 ayrı bölüm bitirdim. Okumayı çok seviyorum. Bu nedenle olabildiğince yeni şeyler öğrenmeyi ve seyahat etmeyi seviyorum. Yeni kültürler hakkında bilgi alıp yeni yerler görmeyi çok seviyorum. Sanırım hayatımda en olmazsa olmaz şeylerden birisi kitap okumak.
Ne tarz kitaplar okumayı seviyorsunuz?
Kendimi geliştirebileceğim, bilgi öğrenebileceğim ve bunu da mesleki hayatıma yansıtabileceğim kitapları daha çok seviyorum. Roman, hikaye tarzı değil ama mesleki hayatıma ve yaşamıma değer katabileceğim kitaplar benim için önemli. Kişisel gelişim kitaplarını seviyorum.
Sizce başarı nasıl elde edilir?
Vazgeçmeyerek, mücadele ederek, elinden gelenin en iyisini yaptığına inanarak… Bazen bir şey için mücadele ediyorum, tutkuyla yapıyorum ve istediğim gibi sonuç vermeyebiliyor ya da sonradan gelişebiliyor. Ama illa ki emek verdiğim her şeyin hayata geçtiğine ve benim için olumlu olduğuna şahit oldum. Benim için başarı vazgeçilmezlik ve inatçı olmakla eş değer.
Felis almak nasıl bir duygu?
Müthiş bir duygu. Ekip olarak ona şahit olduğumuzda ağladık, güldük, hopladık, zıpladık… Bütün duyguları yaşadık. Bu bizim için çok kıymetli bir şey. Ulusal olmaya çalışan bir ajansız. İç Anadolu bölgesinde yer alıyoruz. Uluslar arası marka ve ajansların yarıştığı büyük bir ödül aslında. Biz de çok büyük markalar ve büyük ajansların işleriyle aynı oranda bir çalışma gerçekleştirdik. Bizim için inanılmaz, hayatımız boyunca unutamayacağımız ve ulusal anlamda da yolumuzu açabilecek bir ödül oldu. Bundan sonraki süreçte bu tür şeylerin imkansız olmadığını kendi meslektaşlarıma da göstermek istiyorum. Çünkü aklımız ve öngörülerimizle farklı, yaratıcı ve başarılı bir şekilde proje yönettiğimizde çok büyük bütçelerle geliştirilen projelere eş değer olabiliyoruz. Ben de bu Felis başarı ödülünü çok büyük bir gururla anlatıyorum. Bizim ve şehrimiz için çok güzel oldu.
Neden bu meslek?
Aslında hem bakış açımı geliştirmek hem de kariyerimi daha iyi yönetebilmek için işletmesinden, medya iletişimine, grafik tasarımına, kamu yönetimine, siyasal bilimlere kadar birçok bölüm okudum. Bunların içinde en çok içime sinen ve kendimi keşfettiğim bölümler tasarımla alakalı olanlar oldu. Benim başarı hikayem de oldukça değişiktir. Üniversitede ilk bölümümü okuduktan sonra uluslar arası bir şirkette kariyer hayatıma başladım. Orada 6-5 yıl boyunca mesleğimle alakalı çok güzel çalışmalar geliştirdim. Kendi şirketimi kurmaya karar verdiğimde bu olasılıksız bir şey gibi geldi. Çünkü ailemde herkes devlet memuruydu. Ticaretle uğraşan kişi sayısı yok denecek kadar az. Bu konuyla alakalı kendime güvenerek bir cesaret edindim ve kendi şirketimi kurmaya karar verdim. Bunu ilk kurduğumda Eskişehir’de faaliyet göstererek markalaşmayı hedefliyorduk. Sonra buraya sığmamaya başladık ve 50 şehirde çok fazla proje hayata geçirdik. Baktığınızda artık Eskişehir ile alakalı hedeflerimizin bittiğini bundan sonraki süreçte İstanbul hatta belki bir sonraki süreçte de Avrupa ile alakalı büyük çalışmaları hayata geçirebileceğimiz ve artık daha global düşünebileceğimiz bir noktaya geldik. Mesleğimle alakalı baktığımda her an bir gelişim içerisindeyim. Okuyorum, öğreniyorum… Kendimi aşmakla alakalı bir çabam var. Büyük markalarla çalışmayı hedeflediğimizde ve bu büyük markalara hizmet verdiğimizde bunlar bizi kendimizi aşmamız konusunda da teşvik ediyorlar. O yüzden bizler tasarımcılar olarak daima okuyup, yenilikleri ön görüp riskleri göze alarak, cesur olmalıyız. Cesur adımlar attığımızda inanın sonuçlarını hayal bile edemediğimiz kadar güzel şeyler oluyor. Bu aldığımız Felis ödülü de bizim için inanılmaz güzel bir durum oldu. İyi bir iş yaparak, farklı bir iş yaparak başarılı olunabileceğini hem kendimize hem de meslektaşlarımıza kanıtlamış olduk.
Bir girişimcinin sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Her şeyden önce kendilerine güvenmeliler. Kendileriyle alakalı neleri başarabilecekleriyle ilgili iyi tahminler yapabilmeliler. Cesur olmak bu işin büyük özelliklerinden birisi. Ne olursa olsun vazgeçmemeliler. Ellerinden geleni yapmalılar. Sonucu olumlu da olsa olumsuz da olsa mutlaka ellerinden geleni yapıp bu iç ferahlığıyla hayatlarına devam etmeliler. Girişimcilik cesaretle anlamlı ve eş değer bir şey.
Başarı hiçbir zaman kolay olmuyor
İşe başladığınızda sizi en zorlayan şey neydi?
26 yaşında girişimci oldum. Girişimciliği kimseden öğrenmedim. Kendi ekibimi yönetmeyi, kendi başıma pazarlama yapmayı ve hatta gelir giderlerimi kendi başıma yönetmeyi öğrendim. Ve bir büyükten şirketimi almadığım için tabii ki bunların hepsini baştan başlayarak öğrendim. Birçok olumlu ve olumsuz olay yaşadım. Tecrübe ettim. 8 yıldır Designpr olarak faaliyet gösteriyoruz. Artık bize gelenler bizim farkımızı, profesyonel işler yapacağımızı bilerek, bize teslim olarak geliyor. Zor süreçler olmadan bugünlere gelmedik. Başarı hiçbir zaman kolay olmuyor. Mutlaka mücadele vermek gerekiyor.
İş ve özel hayat dengesini nasıl kuruyorsunuz?
İşim 24 saat boyunca benimle yaşıyor. Bir makine başına geçip bir şeyler dikmiyor ya da oymuyorum. Sanatsal bir çalışma yapabiliyoruz ama bu daha çok benim kafamda ve hayat biçimimde olan bir şey. Çok fazla girişimci ve iş insanı arkadaşım var. Onların koca arazilerde arsaları ve fabrikaları var. Ben tasarımcıların fabrikalarının kafalarında olduğunu düşünüyorum. O yüzden 24 saat işleyen bir fabrikayı kafamda taşıyorum. Bu da 24 saat boyunca mesleğimle yaşıyorum demek. Gördüğüm, okuduğum, izlediğim her şey bana ilham olup yaratıcılığımı teşvik edebiliyor. Bu yüzden devamlı mesleğimle yaşıyorum.
Çocukların yaratıcı zekaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
11 yaşında bir kızım var. Son derece yetenekli aslında ‘küçük Çiğdem’ diyebilirim Benim gibi olmaya çalışıyor, hayalleri ve hedefleri var. Birlikte güzel hayaller kuruyoruz. Bir sanat galerisi hayal ediyoruz. Başka büyük şehirlerde hedeflerimiz var. Uluslar arası bir sanatçı olması konusunda onu yönlendirmeye çalışıyorum. Bizim iş daha çok yaratıcılık gerektirdiği ve kendisinin de bu konuda yeteneği olduğu için elbette ondan ilham alıyorum. Bir projemizde bize çok destek oldu. Biz onun söylediklerini 4-5 ilde uygulayarak hayata geçirdik. Kızımın fikrini paraya çevirdik. Çocukların fikirleri çok önemli. Çok taze beyinler… Bu konuyla alakalı kızıma teşekkür ederim.
Seyahat benim için iş ve toplantı anlamına geliyor
Sürekli seyahat etmenin avantajı nedir?
Daha çok iş seyahatlerine çıkıyorum. Ve o günlerde gün içinde ortalama 8-9 toplantı yaptığım da oluyor. Farklı kişiler tanıyorum. Bir anda yepyeni kültürler tanıyorum. Yeni insanlarla tanışınca hayat tecrübesi çok daha güzel yansıyor bana. Hem kendimi onlara gösteriyorum hem onların enerjilerini alıyorum. Hayal kurduruyor, yapabilecekleri konusunda farklı pencereler açıp bunları uyguladığında nasıl olacağıyla alakalı planlar yapıyoruz. Seyahat etmek bana çok şey öğretti. Yolda geçirdiğim zamanlar bana her şeyden önce sabrı öğretti. Uzun yollar yapıyoruz. Sabretmem ve bir şeyler için mücadele etmem gerektiğini öğretti. Seyahat dediğimizde hepimizin aklına muhtemelen birçok ili gezdiğim için farklı damak lezzetleri, kültürler, eğlence gibi şeyler gelir ama seyahat benim için iş ve toplantı anlamına geliyor.
Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
Pandemi sürecinin başında herkes gibi biz de biraz duraksadık. Neler oluyor, neler yapabiliriz diye endişelendik. Biz bu zamana kadar dijital pazarlamayı anlatmak için çok zaman harcadık. Ofisler kapandığından beri vizyon sahibi firmalar e-ticaret sistemleri sayesinde 24 saat satış yapabileceklerini gördüler. Pandemi sürecini pozitife çevirdikleri için başka firmalar da onlar satış yapabildi bizler evde oturduk diye bir kıyasa girerek harekete geçti. Bu yüzden pandemi süreci firmalar için oldukça farkındalık sağlayan bir şeydi. Bizim de anlatmaya çalıştığımız dijital pazarlamayı bir ay gibi bir süreçte anlattı. Bundan sonraki süreçte herkes dijitalleşme ve markalaşma yolunda güzel adımlar attı. Biz de aktif bir şekilde çalıştık. Kamu kurumlarıyla alakalı değişik şeyler üretiyoruz ama özel sektörde güzel şeyler oldu. Hepsini dijitalleştirip markalaştırmaya çalışıyoruz şu an.
Ekip çalışmasının mesleğinize yansımaları neler?
Ekibim benim için çok kıymetli. Hepsine bir abla gibi bir anne gibi bir arkadaş gibi dostane yaklaşmaya çalışıyorum. Fikirleri çok kıymetli o yüzden tek başıma bir başarıyı sahiplenmek ya da yol almaktan ziyade bir bütün olarak hareket edip başarı hikayesi yazdığımızı düşünüyorum. İnşallah hepsiyle yolumuz devam eder ama yollarımızı ayırsak bile birlikte çalıştığımız dönem portfolyolarına güzel referanslar ve işler katabildikleri bir süreç olur. Ben herkesin hayatına güzel etkiler bırakmak istiyorum. Ekip arkadaşlarıma da aynı şekilde.